Malpraktis Davaları

27 Kasım 2022 by admin0
malpraktis-davalari-1.jpg

Malpraktis Davaları

Malpraktis davaları, günümüzde öneminin arttığı bir kavramdır. Bu kavram yalnızca ülkemiz bazında değil genel olarak tüm Dünya ülkelerinde önem kazanmaktadır. İçerisine tıp, hukuk ve ekonomi gibi birçok farklı alanın girdiği malpraktis davaları, bu farklı alanların var olması sebebi ile çözülmesi zor bir süreç aşamasına sahiptir. İnsanlar için büyük bir öneme sahip olduğu için neredeyse her gün basın manşetlerinde de kendisine yer bulmakta olup, çalışan kişiler tarafından sıklıkla takip edilmektedir.

Malpraktis davalarının ne olduğuna dair en açıklayıcı kavram “doktor hataları” kavramıdır. Bu hatalar sonrasında kişiler tazminat davası açabilmekte ve aldıkları zararın karşısında maddi bir beklenti haline girebilmektedir.

 

Malpraktis Davaları Nedir?

Malpraktis davaları, tıbbi tedavi yöntemlerine uymayarak hareket eden doktorlara karşı açılır. Bu uygulamalara uymayan doktorlar, kötü bir tedavi yöntemi sonrasında kişilerin sağlık açısından zarar almasına sebep olabilmektedir. Doktorların bu zarar veren tedavi uygulamaları, şu şekilde karşımıza çıkmaktadır:

  • Hasta üzerinde teşhis yapılırken açık bir şekilde hata yapılarak teşhis işleminin gerçekleşmesi
  • Hasta üzerinde uygulanacak olan tıbbi tedavinin direkt olarak hatalı, eksik ya da yanlış bir şekilde uygulanması
  • Doktor tarafından tedavi uygulandıktan sonra hasta üzerinde yeterli seviyede bir muayenenin ve bakımın gerçekleştirilmemiş olması

Yukarıda bahsedilen faktörler dahilinde, hekim yanlış bir müdahale ve tedavi aşaması geçirdiği için hastalara ve hasta yakınlarına dava açabilme hakkı doğmuştur. Bu davalar hasta üzerinde oluşan zararın tazmini ve cezai boyutlar olarak farklılık gösterebilir. Bu aşamada tıbbi standart denen ölçütüm belirlenebilmesi için doktorun çalışma alanı, zamanı ve o belirlenen standartlar ölçütünde tedavi edip edememesi dikkate alınacaktır. Bu faktörler kapsamında tam net bir karar verilebilmesi için Yargıtay’ın bu ölçütleri tespit ederek incelemesi gerekir.

Yapılan bu müdahaleler ile ortaya çıkan zararlarda, hasta ve hasta yakınlarının kullanabilecek olduğu bir tazminat hakkı da ortaya çıkmaktadır. Eğer bu müdahaleler sonrasında hasta ölmemiş ve yaşıyor ise tazminat direkt olarak hastaya verilir. Ancak hasta bu müdahaleler sonrasında hayatını kaybetmiş ise tazminat hakkı hastanın yakınlarına tanınmaktadır. İzmir avukat, sizleri bu konuda çok daha iyi bilgilendirerek yardımcı olacak bir avukatlıktır.

Günümüzde iki farklı tazminat şekli geçerli olup onlarda şu şekilde karşımıza çıkar:

  • Maddi Tazminat Hakkı: Doktorlar tarafından yapılan yanlış tedavi uygulamaları sonucunda hastalar zarar alabilmektedir. Alınan bu zararlar sonucunda ise hastalara maddi tazminat hakkı doğar. Maddi tazminat geçerli olursa eğer, bu tazminatta hastaya yapılan yanlış yönlü müdahaleler sonucunda ortaya çıkan maddi zararın tazmini verilir. Bir örnek vermek gerekirse eğer; hasta yapılan müdahale sonucunda tekrardan bir ameliyat olmak durumunda kalır ya da tamamıyla bir sakatlık yaşarsa, bu durumların sonucu olarak hastalara maddi tazminat ödenmektedir. Bu tazminat bedeli, kanunlar tarafından belirlenmekte olup kişilerin aldıkları zarara göre oluşturulmaktadır.
  • Manevi Tazminat Hakkı: Hastanın yanlış müdahaleler sonucunda manevi değerleri üzerinde ya da kişisel özelliklerinde bir kayıp yaşanırsa eğer, bu kayıpların ödenmesi için manevi tazminat hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu hakka sahip olabilmek için hastalarda şu gibi durumların görülebilmesi beklenmektedir:
  • Müdahale yapılan hastanın toplum içerisinde ön planda kalamayarak yalnızca geri planda hareket ediyor olması
  • Hastanın yaşama isteği üzerinde bariz bir şekilde belli olan azalmaların gerçekleşmesi
  • Hasta üzerinde uygulanan tedaviler sonrasında hastanın çekmiş olduğu acılar

Bu ve benzeri belirlemeler sonrasında manevi tazminat hakkı doğmaktadır. Maddi tazminata göre çok daha zor aşamalardan geçerek belirlenen manevi tazminat hakkı, sosyal ve ekonomik faktörlerinde dikkate alınarak belirlendiği bir tazminat türüdür. Hakimin bu gibi davalarda değerlendirmede bulunurken çok dikkatli bir şekilde inceleme yapması gerekir.

Malpraktis adı verilen durumlar yaşandıktan sonra, konu ile ilgilenilmesi için devlet tarafından bir bilirkişi atanır. Bu davalar içerisine atanan bilirkişiler, genel olarak bu alan üzerine bir bölüm okumuş olan kişilerdir. Bu davalar içerisinde genel olarak dosyalar adli tıp kurumlarına gönderilir.

Malpraktis durumları sonrasında tazminat dava açılabilmesine sebep olan durumlar şu şekilde detaylandırılabilir:

  • Hasta üzerinde teşhis yapılırken açık bir şekilde hata yapılarak teşhis işleminin gerçekleşmesi:

Hukuk alanı içerisinde, doktorların hastalara karşı nasıl bir muayene yapılacağına dair bir kanun ve düzenleme yoktur. Bu durumlar içerisinde doktorlar hastalarını doğru bir şekilde muayene etmeli ve gereken tüm tedavileri uygulamalıdır. Bunları yaparken ise uyulması gereken tek alan tıp bilimi alanıdır.

Doktorlar, bu gibi alanlar üzerinde bir hata yapıyorlarsa eğer, bu hatalar direkt olarak teşhis hatası olarak adlandırılır. Hekimler bu çerçevede kesinlikle doğru bir teşhis yapma zorunluluğuna sahip değildir. Ancak teşhis yaparken elinde bulunan ve tıp biliminin gerekliliklerine uygun bir şekilde teşhis yapması gerekir. Hastanın mevcut durumu içerisinde değişiklikler yaşanabileceğinden dolayı bu teşhis sonucunun yanlış gerçekleşiyor olabilme durumları vardır. Örnek vermek gerekirse eğer, checkup yaptıran ve sağlam olan bir kişinin, ertesi gün herhangi bir hastalık sonucunda ölmesinde doktorun herhangi bir suçu yoktur ve bu sebepten dolayı da doktora ait bir sorumluluktan bahsedilemez. Bu durumlar sonucunda, teşhis sırasında yapılan hataların var olup olmadığı, gerekli incelemeler sonrasında belirlenmekte olup her hastanın farklı bir analiz aşaması bulunmaktadır.

Hekim, incelemeler sonucunda bir teşhis koyar ve tedaviye başlar ise, bu tedavinin sonuçlarını da kontrol etmek zorundadır. Eğer tedavi cevap vermez ise tekrar bir muayene gerçekleştirerek başka ihtimallerin gerçekleşebilmesi durumunu kontrol etmek doktorun sorumluluğu altındadır. Bu araştırma durumunu yapmayan sorumluluk altına girdiği için suç altına girebilmektedir. Avukat İzmir, sizlere bu aşamalar hakkında yardımcı olacak olan uzman bir avukattır. Konu hakkında yardım ve bilgi almak için iletişime geçebilirsiniz.

Malpraktis Davaları Zamanaşımı

İzmir gayrimenkul avukatı, bu konular hakkında uzman olup tüm aşamalar hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Malpraktis davaları, uygulanan kötü tedaviler ve fiiller sonrasında özel hastanelere ya da hekimlere karşı açılabilen davalardır. Bu davalar içerisinde zarar gören hastanın oluşan zararı ve tazminat durumunu öğrenmesi ile beraber 2 yıl, her durum içerisinde tedavinin işlendiği zamandan başlayarak 10 yıl geçmesi dahilinde zaman aşımına uğramaktadır. Bunun yanında, tazminat ceza kanunları ile adlandırılan kanunlarda daha uzun bir şekilde zamanaşımı düşündürecek cezayı gerektiren bir tedaviden doğmuşsa “ceza davası zamanaşımı” adı verilen hükümler yürürlüğe girmektedir.

Vekalet sözleşmesi adı verilen sözleşmelerde, özel hastane ve hekimlere karşı tüketici mahkemeleri içerisinde açılan tazminat davalarında farklı bir zamanaşımı süresi mevcuttur. Bu zaman aşımı süresi, 5 yıl olarak karşımıza çıkar. Bunun yanında, eser sözleşmesine dayalı açılan davalarda da zamanaşımı yine 5 sene olarak kararlaştırılmıştır.

Tıbbi müdahale gerçekleşmeden önce müdahale edilecek hastadan alınması gereken izinler alınmadan vekaletsiz olarak iş görme sebebi ile açılan davalarda, zamanaşımı süresi on yıl olarak belirlenmiştir.

Bu zamanaşımı süreçlerine bakarak açacak olduğunuz davaları kontrol edebilirsiniz. Bu durumlar, yukarıda belirtildiği gibi kendi aralarında farklı şekillerde oluşabilmektedir. Bu sebepten dolayı daha iyi bir şekilde hareket edebilmek için işinde deneyim sahibi olan bir avukattan yardım almak sizler için çok daha iyi bir seçenek olacaktır.


Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *


Av. Yasemin Şen

Hukuk, güven koruyucu normlar oluşturmak, bu güvenin nitelik, koşul ve kapsamını belirleyici teknik güvenlik normları yaratmak ve güvene dayalı hareketi koruyarak sorumluluk altında sonuçlar bağlamak zorundadır.

® Yasemin Hukuk Bürosu | SEO Hizmeti – seogezegeni.com & proji.com.tr